Sinüzit

Burun çevresindeki sinüsleri döşeyen mukozanın(burun içi cildi) her türlü iltihabı “sinüzit” olarak isimlendirilmektedir. Burun içi ve sinüs içi mukozanın devamlılık göstermesi nedeni ile sinüzit yerine rinosinüzit denilmesi daha doğrudur.
Sinüzitte tıbbi tedavinin bileşenleri temel olarak koruyucu önlemler, destek tedaviler ve ilaç tedavileridir.
Koruyucu Önlemler:
Kalabalık ve iyi havalanmayan ortamlarda hızla yayılan üst solunum yolu viral enfeksiyonları sinüzitlerin oluşmasında çok önemlidir. Sık sinüzit gelişen hastalarda grip aşısı, pnömokok aşısı ve ağız yolu ile alınan bakteri aşılarının faydası vardır
Hava kirliliği, alerjenler ve sigara dumanı sinüs mukozasının fonksiyonları üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Bu nedenle yaşama ve çalışma ortamlarının iyi havalandırılması ve bu ortamlarda sigara içilmesine izin verilmemesi gerekir.
Bilinen alerjisi olan hastaların bu alerjenlerin bulunduğu ortamlardan uzak durması, yüksek miktarda alerjen barındıran ev bitkileri, uzun tüylü halı benzeri kaynakların yaşam alanlarından çıkartılması oda havasındaki nemin 40-55 %RH arasında tutulması gibi önlemlerin alınması sinüzit gelişme riskinin azaltılmasında katkı sağlayacaktır.
Mukus salgısının kıvamını azaltarak akışkanlığını artırmak için günde en az 2 litre olmak üzere ılık su tüketilmesi faydalı olacaktır.
Destek Tedaviler:
Burun içinde nemli ortam sağlanması ve biriken kabuk ve iltihaplı salgıların temizlenmesi destek tedavinin en önemli parçalarıdır. Bu amaçla serum fizyolojik içeren basınçlı spreyler en uygun ajanlardır. Ağızdan ya da iğne şeklinde verilen antibiyotiklerle önüne geçilemeyen bakteriyel taşıyıcılık durumlarında bu solüsyonlara antibiyotikli ilaçlar eklenebilmektedir.
İlaçla tedavide kullanılan başlıca ilaçlar şunlardır;
Mukolitikler sümüğün akışkanlığını artıran ilaçlardır
Dekonjestanlar Mukoza şişliğini azaltan ilaçlardır . Burun (sprey) ve ağız yoluyla kullanılabilirler
Antistaminikler alerjik reaksiyonları azaltan ilaçlar
Steroid içeren spreyler burun içi iltihap ve alerji reaksiyonlarını azaltan ilaçlar
Ağız yoluyla kısa süreli steroid kullanımı Alerjik hastalarda ve özellikle poliplerin bulunduğu kronik rinosinüzitlerde cerrahi öncesinde 7–10 gün süre ile kullanılmaları poliplerin boyutunda küçülme ve doku reaksiyonunda azalmaya bağlı olarak cerrahiyi kolaylaştırabilmektedir. Doktor kontrolü dışında kullanılmamalıdır.
Antibiyotikler Özelliği olmayan akut rinosinüzitlerde genellikle kültür alınmadan tedavi uygulanır. Akut rinosinüzitlerin 2/3 ten fazlasına neden olan mikropların Pnömokoklar veya H. influenza olması nedeni ile antibiyotiklerin bu ajanlara karşı etkinlikleri göz önüne alınarak seçilmeleri uygun olacaktır. Akut sinüzitte sıklıkla tercih edilen antibiyotikler; amoksisilin-klavulinik asit, claritromisin, sefuroksim, sefprozil ve lorakarbef olmaktadır. Akut enfeksiyonlarda antibiyotik kullanım süresi 10-14 gündür.
Akut rinosinüzitler için kullanılan antibiyotikler kronik rinosinüzitlerlerde de kullanılabilir. Kronik rinosinüzitte antibiyotik tedavi süresi en az 2-3 hafta olmalıdır
Şikayetleri düzelmeyen ya da tekrarlayan hastalarda cerrahi tedavi alternatif olarak düşünülmelidir.
Sinüsler burun çevresindeki kemiklerin içerisinde yer alan hava boşluklarıdır. Yanak sinüsleri (maksiler sinüsler), alın sinüsleri (frontal sinüsler), gözler arasındaki önde ve arkada yer alan sinüsler (ön ve arka etmoid sinüsler) ve kafa içi sinüsler (sfenoid sinüsler) olmak üzere beş çift sinüs mevcuttur.
Salgıladığı mukus ve siliyalar (titrek tüyler) sayesinde solunum havasındaki parçacıkların ve alerji etkenlerinin tutularak havanın filtre edilmesinde ve akciğerlere gitmeden önce nemlendirilmesinde rol oynar.
Sinüslerin diğer fonksiyonları ise kafa kemiklerinin ağırlığını azaltmak, kafa travmalarında darbe şokunu emerek ederek beyne ulaşmasını önlemek, ses tellerinde oluşan sesin son şeklini almasında rezonatör etki yapmaktır.
- Sinüslerin buruna boşalma kanallarının (ostium) tıkanması,
- Mukusu sinüsler içinde aktif ol
arak ostiumlara taşıyan sisteminin (muko siliyer aktivite) bozulması, - Mukus içeriğinin ya da kıvamının değişmesi.
Bu faktörlerden bir ya da fazlasının varlığında sinüslerde biriken mukus içinde bakterilerin çoğalması sinüzite neden olmaktadır. Enfeksiyon etkeninin sinüslere kan yolu ile, delici travma ya da kırıklarla doğrudan ya da maksiler sinüs komşuluğundaki iltihaplı dişlerden gelmesi nispeten nadir karşılaşılan durumlardır.Rinosinüzitler hastalık süresi ve neden oldukları şikayetlere göre dört gruba ayrılırlar;
- Akut rinosinüzitler, ani başlayıp 4 hafta içinde şikayetlerin tamamen kaybolması ile sonlanan rinosinüzitlerdir.
- Subakut rinosinüzitler, dört haftadan fazla sürüp 12 haftadan önce sonlanan akut rinosinüzitlerdir.
- Tekrarlayan (rekürren) akut rinosinüzitler, bir yıl içinde, en az 7 günde sonlanan dört ya da fazla akut rinosinüzit olması durumudur
- Kronik rinosinüzitler, şikayet ve bulguların 12 haftadan uzun sürdüğü rinosinüzitlerdir. Arada akut rinosinüzit atakları da olabilir.
Rinosinüzitler hasta ve çevre faktörlerinin etkileşimi sonucu oluşurlar. En sık neden viral üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır (ÜSYE). burun mukozanın viral enfeksiyona bağlı ödem(şişme) ile sinüs boşalma kanallarının tıkanması, aynı zamanda üretilen mukusun ostiumları tıkayacak şekilde koyu kıvamlı olması sinüsler içinde salgı birikimi ve oksijenlenmede bozulmaya neden olur. Bunu takiben ikincil bakteriyel çoğalma ile sinüzit oluşur.
Alerjiye bağlı sinüs ostiumlarının (sinüs kanallarının) tıkanması ikinci önemli rinosinüzit nedenidir. Burun içi eğrilikleri (septum deviasyonu), polipler, burun eti büyümeleri (konka hipertrofileri) gibi sinüs boşalma kanallarını daraltan ya da tıkayan yapısal bozukluklarda rinosinüzitlere neden olabilirler.
Akut rinosinüzitte hastalar yüzlerinde ağrı ve basınç hissi, şişme ve dolgunluk burun tıkanıklığı, burundan-genizden iltihaplı akıntı, koku alamama, ateş şikayetleri olur.
Bunların yanında;baş ,kulak ve diş ağrısı, ağız kokusu, düşkünlük, öksürük şikayetleri olabilir
Yatar pozisyonda burun mukozadaki kan miktarı ve ödemin artması ve mukosiliyer aktiviteyi olumsuz etkilemesi nedeni ile geceleri ve sabah erken saatlerde şikayetler daha fazla olur.
Kronik rinosinüzitte genellikle şikayetler hafif şiddettedir ve sadece hikaye ile tanı koymak zordur. Genel olarak burun gerisine, genize akıntı ve sinüs üzerinde hassasiyet en anlamlı şikayetlerdir. Alerjik nezle hikayesi olan kişilerde hafif şikayet ve muayene bulguları sinüzitten önce alerji düşündürmelidir.
Rinosinüzitlerin tanısında laboratuar testlerinin değeri sınırlıdır. Özellikle hafif rinosinüzitler ile karışan alerjik nezlenin ayırıcı tanısı için serum Ig E düzeyi ve alerjiye yönelik kan ya da cilt testleri yapılabilir.
Maksiller, frontal ve sfenoid sinüslerin hastalıklarının tanısında düz sinüs röntgenlerinde sinüslerin tam dolu izlenmesi, hava-sıvı seviyeleri ve çocuklarda 6 mm, erişkinlerde 8 mm yi aşan mukoza kalınlaşmaların izlenmesi anlamlıdır.
Ancak çoğu sinüs patolojilerinin ilk başlama noktası olan ön etmoid sinüsler ve bu bölgede yerleşen ve rinosinüzitlerin oluşmasında anahtar rol oynayan sinüslerin boşalma kanallarının açıldığı ostiomeatal kompleks denilen bölge normal röntgen filmleri ile yeterli olarak değerlendirilemez. Günümüzde özellikle kronik ve ciddi akut rinosinüzitlerin tanısı ve tedavinin planlanmasında seçilecek tanı yöntemi paranazal sinüs bilgisayarlı tomografisidir (BT).
Manyetik rezonans görüntüleme (MR), kemik dokuyu değerlendirmedeki yetersizliği nedeni ile enfeksiyonun kafa içerisine yayılım şüphesi ve sinüs tümörleri ayırıcı tanısı dışındaki durumlarda sinüzit tanısında tercih edilmemektedir.